4 Haziran 2011 Cumartesi

Haydar Tatilde, Bölüm 1 ve 2

Bir gün kadim dostlarımdan biriyle beraber ege kıyılarının fotoğraflarına bakıyorduk. “Vay be, ne güzel yerlermiş” derken, aklımıza normal bir insanın düşüneceği ama asla yapmayacağı bir fikir geldi.

Haydar: Oğlum gel buraları dolaşalım. Bir hafta tatilimiz var zaten. Eğleniriz biraz.
Burhan: Dolaşalım abi… Bana uyar, maceraya hasret kaldım zaten.
Haydar: Tamam! Yalnız karardan dönmek yok…
Burhan Dönersen sen dönersin…

Bunları konuştuğumuzda şubat aylarıydı. “Dolaşmak” diyorum ama öyle vasıtayla değil, yürüyerek dolaşacağız bütün Ege kıyılarını. Zaten manyaklık da bu ya! Aradan aylar geçti bu proje unutuldu tabi…En azından sadece unutan benmişim onu anladım. Tatile girmeye az bir zaman kalmıştı. Planı projeyi yaptığımız arkadaş geldi. Adı da Haydar’dır kendisinin. Haydar falan değil de işte bu yazıyı okuması ihtimalini verdiğimden ona Haydar diyeceğim.

Haydar: Hadi kalk! Alış verişe gidiyoruz.
Burhan: Ne alış verişi?
Haydar: Oğlum iki hafta sonra gideceğiz ya?
Burhan: Nereye?
Haydar: Hani yürüyecektik ya Ege sahilini?
Burhan Şaka değil miydi ulan o?
Haydar: Oğlum ben bütün organizasyonu yaptım. Bize liderlik vasfı taşıyan bir kılavuz lazım. Sen iyi anlarsın o işlerden.

Tabi “kılavuzluk, iyi anlamak, liderlik” gibi kelimeleri benim için telaffuz edildikten sonra, gazı sonuna kadar verilmiş bir jet ski edasıyla ben başladım hazırlanmaya. Yardıma muhtaç olanları yalnız bırakamazdım, ben ne bileyim en çok benim yardıma ihtiyacım olacak?

Bindik otobüse gittik Ezine’ye. Başladık yürümeye… Sırtımda nerden baksanız 40 kg’lik bir çanta var. Çadır, eşyalar falan derken bayağı bir yüklendim tabi… Lider de zaten benim ya eşek gibi verdiler yükü sırtıma. Şu fedakarlık huyumdan her zaman nefret etmişimdir zaten. Arada bir çantayı almak istiyorlar ama ben gücümden ve fedakarlığımdan taviz verir miyim hiç? “Yok kardeşim, ben taşırım” diyorum, erkekliğime toz kondurmuyorum. Devamı1 Devamı2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder